Arsa Payı Nedir, Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmeleri Nedir? Çeşitleri, Sözleşmeden Dönme, Ayıp,
Arsa Payı Nedir?
Kat mülkiyeti veya kat irtifakı kurulmuş olan binalarda her bağımsız bölüme, kat mülkiyeti açısından düşen arsa hakkına “arsa payı” denir.
Arsa Payı Hesaplama Formülü Nedir?
Arsa payı hesaplanırken gayrimenkulün yer aldığı bölgenin bağlı olduğu belediyenin belirlemiş olduğu rayiç bedel ile her bağımsız bölümün metrekare açısından büyüklüğü belirleyici olur. Kat irtifakı veya mülkiyeti kurulurken bağımsız bölümlere gayrimenkulün bulunduğu parsel arsanın rayiç değeri oranına göre pay verilir.
Örnek üzerinden açıklayalım:
Tapuda binanın parseli 1.000 metrekare olsun. Bunun üzerinde 10 bağımsız bölüm olduğunu varsayalım. 10 no’lu gayrimenkulün tapu senedinde 20/171 arsa payı olduğu yazıyor.
Örnekten hareketle arsa payı hesaplanırken şu formül kullanılıyor:
1000 metrekare x 20 / 171 = 116,95 metrekare arsa payı değeri oluyor.
Arsa Payı Karşılığı (Kat Karşılığı) İnşaat Sözleşmesi Nedir?
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi, gayrimenkul (arsa) sahibinin arsanın belirli bir bölümünü müteahhite (yükleniciye) devretmesi, müteahhitin de bunun karşılığında söz konusu arsa üzerine inşa ettiği belirli sayıda bağımsız bölümleri arsa sahibine teslim etmesini konu alan iki taraflı bir sözleşmedir.
Şekil Şartları
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine bakıldığında konusunun bir yerde taşınmazın (arsanın) devri olduğunu söyleyebiliriz. Bu sebeple noterlik kanunu 60. Maddesi kapsamında noterlikçe (resmi) şekilde yapılması zorunludur. Noterlikçe yapılmamış arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri geçersizdir. Ancak Türk Borçlar Kanunun sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre resmi şekilde yapılmamış sözleşmeye dayanan ifalar geri istenebilir. Sözleşmede değişikliklerin yapılması da yine resmi şekle tabiidir.
Şerh Durumu
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin varlığı halinde, tarafların başvurması üzerine, arsanın tapu siciline müteahhit, “lehine kat karşılığı inşaat hakkı vardır” şeklinde şerh düşebilir. Bu şerhe, kat karşılığı inşaat (sözleşmesi) şerhi denir. Böylelikle tapuya şerh edilen sözleşme herkese karşı ileri sürülebilir. Yani arsa el değiştirse bile müteahhit söz konusu arsa üzerinde inşaatını yapabilir. Sözleşme feshedilmediği veya sona ermediği sürece bu şerhin kaldırılması (terkini) istenemez.
Örnek Yargıtay Kararı:
15. Hukuk Dairesi 2018/5191 E. , 2018/5130 K.
Dava, kat karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan sözleşmenin tapudaki şerhinin terkini talebine ilişkin olup mahkemece davanın reddine dair verilen karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı davasında davalı şirket ile aralarında 19.04.2013 tarihinde Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi düzenlendiğini, sözleşmeye göre inşaatın 24 ayda anahtar teslimi olarak bitirilmesinin kararlaştırıldığını, davalının inşaata başlamadığını, durumun mahkemede yaptırılan tespitle belirlendiğini, buna rağmen davalının aldığı vekâletname ile sözleşme konusu taşınmazın üzerine şerh koydurduğunu belirterek tapudaki “tamamında kat karşılığı inşaat hakkı vardır” şerhinin terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı savunmasında feshedilmeyen sözleşmeden kaynaklı şerhin kaldırılmasının talep edilemeyeceğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece taraflar arasındaki sözleşmede inşaatın tamamlanma süresinin 24 ay olduğu bu sürenin 19.06.2015 tarihinde dolacak olup davanın açılış tarihi olan 10.09.2014 tarihi itibariyle sürenin henüz dolmadığı, taraflar arasındaki sözleşmenin halen sürdüğü, sözleşmenin henüz usulüne uygun şekilde feshedilmemiş olduğu, tapu kaydına konan şerhin sözleşme feshedilmemişken kaldırılmasının söz konusu olamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasında resmi şekilde kat karşılığı inşaat sözleşmesinin düzenlendiği ihtilafsız olup bu sözleşmede yapılacak inşaatın 30.09.2013 tarihinde başlanıp 19.06.2015 tarihinde bitirilmesinin kararlaştırıldığı, bitirilmezse 6 ay daha ek süre verileceğinin yine bitmezse arsa sahibinin sözleşmeyi tek taraflı feshedebileceğinin belirtildiği, davacı arsa sahibi tarafından davalıya 19.04.2013 tarihinde vekâletname verildiği, 10.07.2014 tarihinde mahkemede yaptırılan tespitte herhangi bir inşaat faaliyetinin bulunmadığının tespit edildiği, 02.06.2014 tarihinde taşınmazın tapu kaydına davalı lehine “tamamında kat karşılığı inşaat hakkı vardır” şerhinin işlendiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece davanın ret sebeplerinden birisi sözleşmenin feshedilmediği bu nedenle şerhin terkininin istenemeyeceğine dayalıdır. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinin feshinin âkit taraflarca tek taraflı olarak gerçekleştirebilmesi mümkün olmayıp, mahkeme kararıyla veya taraf iradelerinin birleşmesi ile fesih gerçekleştirilebilir.
Sözleşme gereğince konulan şerhin terkinin talep edilebilmesi için ise öncelikle fesih kararı verilmesi gerektiğinden, terkin talebinin içinde doğal olarak fesih talebinin varlığı da kabul edilmelidir. Dolayısıyla somut olayda davacının terkine ilişkin talebinin feshi de kapsadığının kabulü ile esasının incelenmesi gerekir.
Diğer ret sebebi ise davanın açıldığı tarih itibariyle sözleşme süresinin dolmadığı gerekçesine dayanmaktadır. Gerçekten de dava tarihi itibariyle sözleşmede kararlaştırılan süre dolmamıştır.
Ancak kalan sürede inşaatın tamamlanamayacağının anlaşılması halinde erken açılmış olması davanın reddine neden olamaz. Taraflar arasındaki sözleşmede inşaatın 19.06.2015 tarihinde bitirilmesi kararlaştırılmış ise de sürede bitmemesi halinde 6 ay daha ek süre verileceği ayrıca 3. maddesinde çalışılamayan günlerin belirlenen süreye dahil olmadığı kabul edilmiştir.
Bu durumda konusunda uzman bilirkişi heyeti oluşturulup alınacak rapor ile öncelikle 6 aylık süre ve çalışılamayan günlerin eklenerek bitmesi gereken tarihin belirlenmesi, bulunacak tarihe göre dava tarihi itibariyle kalan sürede sözleşmede kararlaştırılan inşaatın bitirilip bitirilemeyeceğinin hesaplattırılıp sonucuna göre davacının terkin talebinin değerlendirilmesi gerekirken eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 18.12.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesinde Tarafların Yükümlülükleri
Arsa sahibinin borcu, arsayı müteahhite teslim etmektir. Ancak bu öylesine bir teslim olmamalıdır. Arsanın fiziken ve hukuken inşaat yapmaya elverişli ve inşaatın ayıpsız şekilde teslim edilmesi gerekir. Mesela bir arsanın üzerinde apartman bulunuyorsa o apartmanda ikamet eden kişilerin bulunmaması şarttır. Hukuken elverişlilikse 3194 sayılı İmar Kanunu başta olmak üzere ilgili mevzuata göre inşaat yapımına müsait olmasıdır.
Müteahhitin yükümlülüğü ise inşaatı tamamlayıp arsa sahibinin sözleşme gereklerince isteklerini vermektir. Bunun yanında müteahhitin sadakat ve özen borcu vardır. Yani müteahhit arsa sahibinin menfaatine aykırı davranışlardan kaçınmalı ve inşaatı zamanında bitirmelidir.
Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesinin Çeşitleri
1-Arsanın Tamamının Müteahhite Devredilmesi
Müteahhit binayı tamamladıktan sonra arsa sahiplerine dairelerin tapularını devretme yükümlülüğüne girer. Bu durumda arsa sahibi lehine, müteahhite devredilen arsa üzerinde ipotek kurulmalıdır. Tamamının devredilmesinin arsa sahibine birtakım yararları mevcuttur. Tapuda malik olmaya bağlanan borçlar müteahhite geçmektedir. Örnek olarak yapı üzerinde kat irtifakı ve kat mülkiyeti kurma borcu, vergileri ödeme borcunu verebiliriz.
2-Belirli Bir Arsa Payının Müteahhite Devredilmesi
3-Arsa Payının İnşaattaki Aşamaya göre Devredilmesi
Arsa sahibi inşaatın tamamlanma aşamasına göre, belirli arsa paylarını müteahhite devreder. Örneğin; arsa sahibinin temelin atılması halinde iki kat irtifaklı taşınmaz tapusunu müteahhite vermesi.
4-Arsa Sahibinin Arsa Payının Satışını Vaat Etmesi
Arsa sahibi, belirli bir arsa payını müteahhite satmayı taahhüt eder. Müteahhit de binanın yapımını taahhüt eder.
Müspet Zarar ve Menfi Zarar
Biraz sonra göreceğimiz temerrüt durumu sonucunda müspet ve menfi zararların tazmininden söz edeceğiz. Bu nedenle kavramları özetlemek gerektiği düşüncesindeyiz. Müspet zarar; sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır.
Menfi zarar; uyulacağı veya yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi veya yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması nedeniyle uğranılan zarardır.
Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesinde Müteahhitin Temerrüdü
- İfadan vazgeçip müspet zararın tazmini: Yüklenici teslim tarihi gelmesine rağmen teslimde temerrüde düşerse arsa sahibi belirli bir süre verecek ve bu sürenin de geçmesi halinde aynen ifadan vazgeçip müspet zararını talep edebilecektir. Ancak bazı hallerde borçluya süre verilmesi gerekmez. Peki bu haller nelerdir? Borcun sadece belirli bir süre içinde ifa edilmesi durumunun olması, temerrüt sonucu artık ifanın arsa sahibine yarar sağlamaması veya müteahhitin içinde bulunduğu durumun artık süre verilmesini gerektirmemesi. Bu gibi durumlarda süre verilmesine gerek yoktur.
- Sözleşmeden dönüp menfi zararların tazmini: TBK 124 uyarınca süre verilmesi gerekli olmayan durumlarda arsa sahibi ifadan vazgeçip, sözleşmeden dönebilir. Sözleşmeden dönme durumunda sözleşme geçmişe etkili olarak sona erer. Yani taraflar verdiklerini geri alma hakkına sahip olurlar. Arsa, müteahhite verilmişse tapu iptal ve tescil davası yoluyla geri alınabilir. Bunun yanında müteahhit bir kısım inşaat yapmışsa bunun neticesinde arsa sahibi zenginleşir. Zenginleşme oranında arsa sahibi karşı tarafa ödeme yapar
Yapılan İnşaatın Ayıplı Olması
Müteahhit ile arsa sahibi arasında yapılan sözleşmede, söz konusu inşaatın sahip olması gereken teknik özellikler kararlaştırılmıştır. Bu özelliklere uygun yapılmaması yapının ayıplı olduğunu gösterir. Sözleşmede her özelliğin yazılmasına gerek yoktur. Teknik özellikler konusunda hiçbir şey yazmasa bile müteahhit; orta düzeyde, asgari yaşam koşullarını sağlayacak bir bina yapmak zorundadır.
Peki eserin ayıplı olması durumunda arsa sahibi nasıl davranmalıdır?
TBK 474 gereği iş sahibi (bu konumuzda arsa sahibi) eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkan bulur bulmaz eseri gözden geçirmek (muayene) ve ayıpları uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmek zorundadır. Arsa sahibi bu yükümlülüklerini yerine getirmezse bir ayıp ortaya çıktığı zaman haklarını kullanamayacaktır. Yine eserin kabulü sonrasında da müteahhitin gizli ayıp dışında bir sorumluluğu kalmamaktadır.
Arsa Sahibinin Ayıba Karşı Tekeffülden Doğan Hakları (TBK 475)
TBK 475. Madde:
Eserdeki ayıp sebebiyle yüklenicinin sorumlu olduğu hâllerde iş sahibi, aşağıdaki seçimlik haklardan birini kullanabilir:
Eser iş sahibinin kullanamayacağı veya hakkaniyet gereği kabule zorlanamayacağı ölçüde ayıplı ya da sözleşme hükümlerine aynı ölçüde aykırı olursa sözleşmeden dönme. (1)
Eseri alıkoyup ayıp oranında bedelden indirim isteme. (2)
Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları yükleniciye ait olmak üzere, eserin ücretsiz onarılmasını isteme. (3)
İş sahibinin genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı saklıdır. (4) Genel hükümlere göre!
Eser, iş sahibinin taşınmazı üzerinde yapılmış olup, sökülüp kaldırılması aşırı zarar doğuracaksa iş sahibi, sözleşmeden dönme hakkını kullanamaz. (5)
Arsa sahibinin hakları TBK 475. Maddede gayet açık bir şekilde belirtilmektedir. Ancak öncelikle ayıplı mal olduğunu müteahhite bildirmesi gerekir.
Ayıptan Doğan Haklarda Zamanaşımı Süreleri
Yargıtay ve doktrinde çeşitli zamanaşımı süreleri öngörülmüştür. Ancak kural olarak inşaatın teslimi tarihinden itibaren 5 yıllık zamanaşımı süresi içinde dava açılabilir. Bunun yanında ayıp müteahhitin kusuru ile gizlenmişse ve kaba muayene ile ortaya çıkarılamıyorsa teslim tarihinden 10 yıllık zamanaşımı süresi içinde dava ile ileri sürülebilir.
Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesinden Doğan Uyuşmazlıklarda Görevli ve Yetkili Mahkeme
Kat karşılığı inşaat sözleşmesinden doğan uyuşmazlıklarda kural olarak görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Ancak olayın özelliğine göre görevli mahkeme değişebilir. Örneğin: Arsa sahibi de müteahhit gibi tacirse, uyuşmazlık ticari nitelikte olacağından asliye ticaret mahkemeleri görevli olacaktır.
Yetkili mahkeme ise kural olarak taşınmazın bulunduğu yer mahkemesidir. Ancak bu da değişkenlik gösterebilir. Davalının yerleşim yeri mahkemesi veya sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesi yetkili olabilmektedir.

ARSA SAHİBİNİN ARSA PAYI KARŞILIĞI İNŞAAT SÖZLEŞMESİNDEN DÖNMESİNİN YÜKLENİCİDEN ARSA PAYI SATIN ALAN ÜÇÜNCÜ KİŞİLERE ETKİSİ
Uygulamada ticari ve iktisadi nedenlerden ötürü sıklıkla arsa malikleri bu sözleşme uyarınca yükleniciye verilecek bağımsız bölümlere ilişkin arsa paylarını, daha inşaat tamamlanmadan ona devretmekte, yükleniciler de söz konusu arsa paylarını malik sıfatıyla üçüncü kişilere satıp devretmektedir. Böylelikle genelde yüklenicinin ihtiyaç duyduğu mali güce kavuşması da kolaylaşmaktadır. Ancak bu davranış aynı zamanda ticari bir riskin göze alınmasıdır. Şöyle ki; yüklenicinin borcunu gereği gibi yerine getirmemesi üzerine sözleşmeden dönülmesi hâlinde, alıcı-üçüncü kişilere devredilen tapuların akıbeti uyuşmazlıkların doğmasına neden olur.
Avans Niteliği
Yargıtay’ın konuya ilişkin yerleşik kararları, inşaat tamamlanmadan yükleniciye yapılmış olan bu devirlerin “avans” niteliğinde olduğudur. Yani yükleniciye finansal bir destek sağlar. Yüklenici bu arsa paylarının mülkiyetini edinemez. Edinmesi için inşaatı sözleşmeye uygun, eksiksiz ve kusursuz bir şekilde tamamlayıp teslim etmesi gerekir. Bu durumda onun şahsi hakkı, ayni hakka dönüşür. Aynı şekilde 3. Kişilerin satın aldıkları bağımsız bölüm tapularına hak kazanması da yüklenicinin inşaatı sözleşmeye uygun bir şekilde yapması halinde söz konusu olabilir.
Yargıtay kararları uyarınca üçüncü kişilerin (yani yüklenicinin kendisine devredilmiş olan arsa paylarını satıp devrettiği kişilerin ve bunlardan devralan sonraki kişilerin) kazanımlarının TMK m. 1023 uyarınca korunması da mümkün değildir. Çünkü tamamlanmamış bir bölüm satın alan kimsenin; inşaatı görmemesi, tapudaki gerçek malikin ve satan kişinin kim olduğunu bilmemesi mümkün değildir. Aksi düşünce hayatın olağan akışına aykırı düşer.
Görüldüğü üzere yargıtay kararları üçüncü kişiye olumsuz bir yaklaşım içerisindedir. Ancak bu görüşünün değişmesi gerekmektedir.
23. Hukuk Dairesi 2016/1583 E. , 2017/1640 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün birleşen davada davalılar ile asıl davada davalı …, asıl davada davalı … ve asıl davada davalı … vekillerince duruşmalı, asıl ve birleşen davada davacı, asıl davada davalı …, asıl davada davalı …, asıl davada davalılar …, …, …, … ve … vekillerince duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı … … ve dört arkadaşına vekaleten kendi adına asaleten avukat …, davalı … ile vekili avukat …, davalı …, davalı … vekili avukat …, … vekili avukat …, birleşen dosyada davalı … mirasçıları vekili avukat …, davacı … mirasçıları vekili avukat …’in gelmiş olmalarıyla, diğer davalılar taraflardan gelen olmadığından onların yokluğunda duruşmaya başlanarak hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
– KARAR –
Davacı vekili, asıl ve birleşen davada dava dışı yükleniciler ile müvekkili arasında imzalanan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinin mahkeme kararıyla geriye etkili feshedildiğini, davalıların yükleniciden veya ondan satın alan kişilerden bağımsız bölüm satın alan üçüncü kişiler olduğunu ileri sürerek, davalılar adına kayıtlı tapu kayıtlarının iptali ile tescilini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamından, sözleşmenin geriye etkili feshedildiği, davalılardan … ve … dışındaki davalıların iyiniyetli olmadıkları, TMK’nin 1023. maddesinden yararlanamayacakları gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili ile davalılardan … vekili, …, …, … vekili, … vekili, … vekili, … vekili, … vekili, …, …, …, …, … vekilince temyiz edilmiştir.
1) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalılar vekillerinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2) Davada, dava dışı yüklenici ile yapılan sözleşmenin mahkeme kararıyla feshedildiğinden bahisle yükleniciden veya onun sattığı kişilerden pay satın alan davalılar üzerine kayıtlı tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına tescili istenmiştir. Dava dışı yüklenici ile davacı arsa sahibi arasında imzalanan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi ve buna ek sözleşme … 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2006/212 Esas sayılı dava dosyası ile geriye etkili feshedilmiş ve Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiştir.
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince, henüz işin başında yükleniciye bir kısım tapu paylarının devredilmesi avans niteliğindedir.
Arsa sahiplerinin yükleniciye kat karşılığı sözleşme gereğince yapmış oldukları arsa payı temlikleri, ona finans kolaylığı sağlamak amacıyla yapıldığından, yüklendiği edimini ifa ettiği oranda arsa sahiplerine karşı alacak hakkı ve o oranda da kendisine temlik olunan paylar üzerinde mülkiyet hakkı doğar. Borçlar Kanunu’nun 162. ve izleyen maddeleri hükümleri uyarınca; yüklenici hak ettiği oranda alacak haklarını üçüncü kişilere temlik edebilir.
Ancak, sözleşmenin geriye etkili feshi halinde, bu tapu payları, talep halinde arsa sahibine geri döner. Yükleniciden arsa payı satın alanlar ise, ancak yüklenicinin arsa sahibine karşı edimini tam olarak yerine getirmesi halinde arsa paylarına hak kazanabileceklerinden, Türk Medeni Kanunu’nun 1023. maddesindeki iyi niyet kuralından faydalanmaları mümkün değildir. Somut olayda, sözleşmenin geriye etkili feshedildiği ve yüklenici tapu payına hak kazanmadığı ve davalılardan … ve …, arsa sahibinin avans olarak yükleniciye devrettiği payları devralan kişilerden pay satın aldıklarından, anılan davalıların iyi niyet hükümlerinden yararlanmaları mümkün değildir. Bu durumda, anılan davalılara karşı tapu iptal ve tescil talebinin kabulü gerekirken, yazılı gerekçe ile reddi doğru olmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalılardan … vekili, …, …, … vekili, … vekili, … vekili, … vekili, … vekili, …, …, …, …, … vekilinin tüm, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının BOZULMASINA, davacıdan peşin alınan harcın istek halinde iadesine, aşağıda yazılı onama harçlarının temyiz eden davalılardan alınmasına, 1.480,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak, Yargıtay duruşmasında vekille temsil olunan davacı mirasçılarına verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01.06.2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.