KARAR 9 AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRECEK
İPTALİ TALEP EDİLEN MADDELER
Anayasa Mahkemesi’nin 2022/61 E., 2022/101 K. sayılı 08.09.2022 kararı 06.10.2022 tarihinde yürürlüğe girdi. Söz konusu kararda itiraz konusu olan maddeler;
492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28.maddesinin birinci fıkrasının 23.07.2010 tarihli ve 6009 sayılı Kanun’un 18.maddesiyle değiştirilen (a) bendi ile 32. Maddesinin birinci cümlesinin, “davalısı harçtan muaf olan davalar” yönünden Anayasa’nın 2., 5., 35. ve 36 maddelerine aykırılığını ileri sürülerek iptallerine karar verilmesi talebidir.
İptali istenen kanun hükümlerine bakmak gerekirse;
28.maddenin a) bendinde; “(1) sayılı tarifede yazılı nispi harçlar aşağıdaki zamanlarda ödenir.:
a) (Değişik: 23/7/2010-6009/18 md.) Karar ve ilam harcı,
Karar ve ilam harçlarının dörtte biri peşin, geri kalanı kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenir. Şu kadar ki, ölüm ve cismani zarar sebebiyle açılan maddi ve manevi tazminat davalarında peşin alınan harcın oranı yirmide bir olarak uygulanır. Bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olması, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurmaya engel teşkil etmez.
32. maddesi ise; “Harcı ödenmiyen işlemler: Yargı işlemlerinden alınacak harclar ödenmedikçe mütaakıp işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmiyen harcları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır” şeklindedir.
KARARA KONU OLAY
Anayasa Mahkemesi’nin kararında incelenen dava; “kamulaştırmasız el atma sebebiyle tazminat” istemi ile açılmıştır. Bu yüzden 28.maddenin ilk bendinin ikinci cümlesi kararda inceleme konusu yapılmamıştır zira ikinci cümle ölüm ve cismani zarar sebebiyle açılan maddi ve manevi tazminat davalarına ilişkindir
Bununla birlikte aynı bendin üçüncü cümlesinde de “bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olmasının hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmeyeceğini” düzenlenmektedir. Uyuşmazlığa konu davada bu noktada da bir hukuki sorun olmadığından üçüncü cümlesi de karara konu edilmemiştir. Bununla birlikte, her iki maddenin de (28 ve 32) birinci cümlesinde esasa ilişkin inceleme yapılmıştır..
ESASIN İNCELENMESİ
İlgili kararda ve 492 sayılı Kanun’un gerekçesinde de belirtildiği şekilde harç; kişilerin özel menfaatlerine ilişkin olarak kamu kurum ve hizmetlerinden yararlanmaları karşılığında yaptıkları ödemeler şeklinde açıklanmıştır. Bununla birlikte, Harçlar Kanunu’nun ikinci maddesinin birinci fıkrası da yargı işlemlerinden kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olduğunu düzenlemektedir.
1 numaralı tarifede nispi karar ve ilam harç oranları düzenlenmektedir. Bu oranlar ise belirli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde anlaşmazlık konusu değerin binde 68,31 oranındadır. Davanın reddine karar verilirse de maktu karar ve ilam harcı alınmaktadır. Bu harçlardan da davayı açan veya harca konu işlemin yapılmasını isteyen kişilerin ödeme yükümlüdür. Eğer ki harçlar yatırılmazsa takip eden işlemlerin yapılması mümkün olmayacaktır.
KİMLER HARÇTAN MUAFTIR?
Harçlar Kanunu’nun 13. Maddesinde harçtan istisna tutulan işlemler sıralanmıştır;
- Söz konusu maddenin (j) bendinde genel bütçeye dahil idarelerin Harçlar Kanunu’nun (1) ve (3) sayılı tarifelerine giren bütün işlemler
(ayrıca bu işlemlere ait harçların genel bütçeye dahil idarelerin haklılığı oranında karşı taraftan tahsiline de karar verilmektedir)
- Harçlar Kanunu 123. Maddenin birince fıkrasında özel kanunda harçtan muaf tutulan kişiler
BAŞVURUCUNUN İTİRAZI
Başvurucu, belirsiz alacak davasında talep miktarı belirli hale geldiğinde talebini arttıran davacının gerekli harcı mahkeme veznesine yatırması gerektiğini, davalısı harçtan muaf olan davalarda karar kesinleştiğinde davacının yatırdığı harcın kendisine iade edildiği, her durumda iade edilecek olan harcın davacıdan alınmasının adil olmadığı, davanın reddi halinde dahi davacıdan maktu harç alındığı, davalısı harçtan muaf olan davalarda davacıdan peşin olarak nispi harç alınmasının bir faydası olmadığı gibi kamu düzenini ilgilen bir yönünün de olmadığını, bu durumun hak arama özgürlüğüne açıkça aykırı olduğu, alınan harcın aynı miktarda iade edilmesi ve davaların sonuçlanmasının uzun zaman alması sebebiyle mülkiyet hakkının da ihlal edildiği belirtilerek itiraz konusu kuralların “davalısı harçtan muaf olan davalar” yönünden Anayasa’nın 2.,5., 35 ve 36. Maddelerine aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
ANAYASAYA AYKIRILIK İNCELEMESİ
Anayasa Mahkemesi kararında aykırılık incelemesi 21. Paragraftan 48. Paragrafa kadar yapılmıştır.
- Kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davalarının kural olarak nispi karar ve ilam harcına tabi olmakla birlikte davanın reddine karar verilmesi halinde davacının maktu karar ve ilam harcından da sorumlu olduğu vurgulanmıştır.
- Bu davaların kısmen ya da tamamen kabulüne karar verilmesi halinde davacının ödediği nispi karar ve ilam harcının tamamını geri aldığını ancak DAVA SONUÇLANANA KADAR BU TUTARDAN MAHRUM KALDIĞI İÇİN BU DURUMUN MÜLKİYET HAKKINI SINIRLANDIĞI İFADE EDİLMİŞTİR.
- Yine, mülkiyet hakkının ancak kamu yararı amacıyla sınırlanabileceği, kamu yararı dışında bir amaçla sınırlama yapılamayacağı ancak karar ve ilam harcının yargı önüne gelen gereksiz talepleri engellenmesi gibi bir amacının da olduğu açıklanmıştır. Bu sebeple, harcın ödenmemesi halinde takip eden işlemlerin yapılamayacağına ilişkin hükmün mahkemelerin gereksiz iş yükü altında kalmaması için olduğu söylenmektir.
- Dolayısıyla, mülkiyet hakkının bu sebeple kısıtlanmasıyla mahkemelerin daha az iş yükü ile karşılaşacağı ve uyuşmazlıkların mümkün olan en kısa sürede çözülebilmesinde kamu yararı bulunduğunun açık olduğu vurgulanmıştır. Ancak kısıtlamanın kamu yararına yönelik olmasının yanı sıra Anayasa’nın sözüne de uygun olması gerektiği 34. Bölümde ifade edilmektedir.
- Kamulaştırmasız el atmanın kanuni dayanaktan yoksun ve mülkiyet hakkının ihlal eden bir eylem olduğuna yönelik açıklamalarda bulunulmuştur ve hemen akabinde;
İdarelerin özel mülkiyete konu bir taşınmaza fiilen el atmasının kendilerinden beklenmeyen ve hukuki güvenliği ortadan kaldıran bir eylem olduğunu, Anayasa ile güvence altına alınmış “özel mülkiyet rejimini” tehdit ettiğini, İdarelerin Anayasa’ya açıkça aykırı olan bu eylemlerine dolaylı da olsa müsamaha gösterilmesi anlamına gelecek ve kamulaştırmasız el atma sebebiyle tazminat davası açmak zorunda kalan kişileri daha da dezavantajlı bir duruma getirilmesinin ANAYASA MADDE 46’DA DÜZENLENEN GÜVENCELERİ İŞLEVSİZ BIRAKACAĞI değerlendirilmesinde bulunulmuştur.
Yukarıdaki açıklama sebebiyle de, idarelerin Anayasa’da düzenlenen usul ve esasın dışına çıkarak taşınmazına el attığı vatandaşların, bedeli idareden tahsil edebilmeleri için açmak zorunda kaldığı BU DAVALARDA AĞIRLAŞTIRICI YÜKÜMLÜLÜKLERLE KARŞILAŞILMASININ Anayasa’ya aykırı olduğu belirtilmiştir
Ancak, idarelerin taşınmazlara kamulaştırmasız el atmasıyla birlikte dava açma külfetinin yer değiştirmesi sonucu ortaya çıkmaktadır. Zira, asıl olan idarelerin bedel tespit ve tescil davası açmasıdır.
Dolayısıyla, taşınmaz sahiplerine yüklenebilecek bir külfet nedeniyle taşınmazın gerçek değeri ödenmeden idare adına tescil edilmesi sonucunu ortaya çıkarabilecek herhangi bir madde; Anayasa madde 46 ile bağdaşmayacaktır.
Bu noktada önemli olan bir husus ise harç ödenmesinin yalnızca kamulaştırmasız el atma davaları yönünden Anayasa’ya aykırı bulunmasıdır. Nitekim, kamulaştırmasız el atmanın başlı başına Anayasa’yı ihlal eden bir yöntem olmasıdır. Haliyle, taşınmaz sahiplerine ek bir külfet daha getirilmemelidir.
HER NE KADAR KISMEN VEYA TAMAMEN KABULE KARAR VERİLDİĞİNDE HARÇ İADE ALINSA DA DAVA SONUÇLANANA KADAR GEÇECEK SÜRE İÇERİSİNDE NİSPİ KARAR VE İLAM HARCI OLARAK ÖDENEN TUTARDA MEYDANA GELEBİLECEK DEĞER KAYBI TAŞINMAZIN GERÇEK KARŞILIĞININ ELDE EDİLMEMESİNE YOL AÇABİLECEKTİR. Bu duruma karşı bir telafi yöntemi de bulunmadığı kararda yer almaktadır.
SONUÇ
Yukarıda açıklanan sebeplerle Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 46. Maddesinde öngörülen güvenceye aykırı olarak taşınmazına el atılan kişinin durumunu daha da ağırlaştıran ve bu hususta bir telafi mekanizması içermeyen kuralların Anasaya’ya aykırı olduğuna ve ilgili maddelerin iptallerine karar vermiştir.
SÖZ KONUSU İPTAL HÜKMÜ, KARARIN RESMİ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK 9 AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRECEKTİR.
Kararın Yayım Tarihi: 6 Ekim 2022